İsmet Özel’in İstiklâl Marşı Derneği’nin YouTube hesabında yayınlanan konuşması çeşitli çevrelerde muhtevaları farklılaşan tepkilere sebep oldu. İslamcı çevreler İsmet Özel’in Cumhur İttifakına destek vermeye çağırdığına hükmettiler. Bu minvalde çok sayıda edit gördüm. Konuşmanın tamamını can kulağıyla dinlemiş birisi olarak ben öyle bir destek beyanı hissetmedim. Ama memleketimizde İslamcılar bir meseleye yok dediklerinde o meselenin yok olduğuna; bir meseleye var dediklerinde de o meselenin var olduğuna ikna olmaya dünden hazır oldukları için İsmet Özel ne demek istedi tartışmasını onlarla yapmak yersiz. İsmet Özel’in söylediklerinden yola çıkarak bir dünya cümle kurmak da gereksiz bence. Çünkü bu video, İsmet Özel’in beden dili bana tek bir şey düşündürttü: O’nun da kafası karışık.
Son bir haftada üç farklı uluslararası düşünce kuruluşunun Türkiye seçimleri üzerine olan programlarını dinledim. Üçünde de dikkatimi çeken seçimlerin ve seçimler sonrasında ortaya çıkacak olan durumun sadece Erdoğan’ın gitmesi ve kalması üzerinden değerlendiriliyor olmasıydı. En son üçüncü toplantıda, Chatham House’un toplantısında, dayanamayıp şöyle bir soru sordum: “Konuşmacıların bazısı seçimleri muhalefetin kazanması durumunda Türk dış politikasında dramatik değişimlerin yaşanacağından bahsettiler. Mesele sadece Erdoğan’ın gitmesi ya da kalması üzerinden değerlendiriliyor. Bir de şöyle bakalım: Erdoğan giderse Batı’nın Türkiye’ye dönük politikaları değişecek mi? Örneğin ABD, Suriye’nin kuzeyindeki silahlı grupları Türkiye’nin onayı olmamasına rağmen desteklemeye devam mı edecek yoksa Türkiye’de muhalefet iş başına geldi diye politikasını değiştirecek mi? Muhalefet seçimi kazanırsa Avrupa Birliği “Ooh Erdoğan’dan kurtulduk, artık Türkiye’yi AB’ye tam üye yapabiliriz” deme noktasına gelir mi? Muhalefet seçimi kazanırsa sanki Kıbrıs ve Ege Denizi uzlaşmazlıkları konusunda Türkiye’nin politikasının değişebileceği var sayılıyor. Farzedelim ki gerçekten oldu ve Türkiye esnedi. Batının politikalarında bir esneme olacak mı? S-400’ler konusunda “Erdoğan gitti madem alın kullanın” mı diyecekler yoksa F-35’e geri dönün mü diyecekler? Batının Türkiye politikası değişmeyecekse Türkiye’de herhangi bir hükümet bu konularda AKP’den farklı, hem de dramatik biçimde farklı bir politika izleyebilir mi?
Sağ olsun, Galip Dalay, sorumu biraz yumuşatarak, biraz kısaltarak sordu katılımcılara. Program başladığında ilk sunumu gerçekleştiren Fuat Keyman “Muhalefet kazanırsa dış politikada ciddi değişimlere şahit olacağız” demişti. Benzer şeyleri tekrarladı. Ne değişecek sorusuna somut olarak söylediği tek şey, takip edebildiğim kadarıyla, Osman Kavala hapisten çıkacak dedi. Sosyal realiteden tamamen kopuk, Batılıların duymaktan hoşlanacağı şeyleri söylemek için bu kadar tutarsız laflar etmemek lazım. Gönül Tol, muhalefet kazanırsa nasıl bir dış politika izleneceğine dair hiçbir fikrinin olmadığını söylemekle yetindi. Ama mesela AB üyeliğinin Türkiye için artık gerçekçi bir hedef olmadığını da söyledi. Eee, muhalefetin ortak politikalar metninin en temel argümanlarından birisi bu. Nasıl olacak bu iş?
Önümüzde şöyle bir tablo var: Bir tarafta tek başına Tayyip Erdoğan var. MHP, Hüda-Par, DSP falan bunlar hikaye. Yeri gelmişken, HÜDA-PAR’ı bu ittifaka dahil etmek hangi “parlak” zihnin önerisiydi acaba? Öbür tarafta da Tayyip Erdoğan’ı devirmek üzere bir araya gelmiş egosu kabarık 4 lider ve bu 4 liderin her birinin “bu idare edilir” düşüncesiyle öne çıkardıkları bir aday var. Demokrat Parti ve Genel Başkanı CHP kontenjanından ittifakta. O’nu ve aday gösterilen parti liderini de gerçek anlamda bir güç kabul edersek 6 parti lideri. Bir de takviye vites olarak HDP. Hepiniz bir ben tek durumu var biraz yani. Bu tablo bize şunu gösteriyor. İnsanlar Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi için oy vermiyorlar. Tayyip Erdoğan’ın gitmesi için oy veriyorlar. Kimin geldiği değil, kimin gittiği önemli onlar için. Başka bir şekilde ifade edersek bu seçim Tayyip Erdoğan mı Kemal Kılıçdaroğlu mu seçimi değil. Tayyip Erdoğan gitsin mi kalsın mı seçimi. Tabii bu noktada herkes şapkasını önüne koyup düşünse hiç fena olmaz.
O sebeple, örneğin dış politikada, ciddi bir değişim bekleyenlerin aklına şaşarım. Biden ile verilecek bir fotoğraf ile dış politikada köklü bir değişim olduğu sunumuna inanacak kadar alık olmadığımız bilinsin isterim.
Haa, Fuat Keyman’ın savunduğu gibi olma ihtimali de var elbette. ABD’nin AB’nin politikaları değişmez ama bizimkiler değişir belki. O zaman geldiğinde, Erzurumlunun dediği gibi “merek yandı ama” mı diyeceğiz.